Belki sıkılanlar da olacaktır ama, bu muhabbet biraz daha devam edecek. Biz topuğu kırık da olsa, Çerçi Efe’yi yazmaya bir süre daha devam edeceğiz.
Bazı okuyucular soruyorlar; “efenin çerçisi olur mu” diye…
Olur elbette, niye olmasın ki?.. Hemen her meslekten efe ya da efelik meraklısı olabilir. Hatta bazıları çabucak havalara girip kendini olağanüstü güçlerle donatılmış sıra dışı insanlar olarak da görebilir.
Meşhur Demirci Mehmet Efe, Kurtuluş Savaşına hazırlık aşamasında düzenli ordu kurulana kadar işgalci Yunan kuvvetlerini durdurmak için büyük çabalar ve başarılar göstermişti. Ancak; O kadar kibre kapılmış ki, bir ara Denizli’yi yakmaya bile kalkışmıştı.
Atçalı Kel Mehmet de zulme baş kaldırıp Vilayet konağını işgal etmiş, kibrine yenik düşüp “Valiyi vilayet, hademeyi devlet, Atçalı Kel Mehmet” şeklinde bir mühür bile yaptırmıştı. Kendisini devletin valisi yerine koyan bu saf efemiz de pusuya düşürülüp öldürülmüştü.
Efelerin mesleklerinden söz etmiştik. Çerçilik ile efelik birbirine uyar mı diyenler bile olmuştu. Uyar efendim, ne diye uymasın ki?..
Çerçi esnafı alır, satar. Bizim Çerçi Efe de alım satım işinde oldukça becerikli. Efeler alım satım işlerinde hep nalıncı keseri vaziyeti alırlar. Sürekli olarak kendilerine yontarlar. Yani vermeden almayı severler. Çerçi Efe öyle değildir. Malı ucuza getirmeyi sever ama bedavaya almaz. Çerçilerin en sevdiği uygulama takas usulüdür. Para olmazsa takas olur.
Bizim eski Topuklu Efemiz Ankara’ya sağlam topuklarla gidip orada rozet takma töreninde topuğu kırdırmıştı ya, işin sihri orada bitti. Artık bundan sonra ne konuşsa, ne yapsa boş. Belediye meydanını iş araçlarıyla değil de, uçaklarla bile donatsa fayda etmez. Topuk kırıldı bir kere.
Yok efendim, Emine annemiz kendisine “kızım” diye hitap edermiş de, yani Reisimizin kıymetliymiş. Ama kızanı İberya Arıkan’a rozeti takan Sayın Erdoğan kıymetlisi olan Çerçi Efe’nin rozetini takmadı. Ne büyük hayal kırıklığı değil mi?..
Son söz; Daha önce de defalarca söyledik. Efe’nin çerçisi olur ama topuklusu olmaz. Ankara’da olduğu gibi, akla gelmeyecek bir yerde topuk kırılıverir. Ondan sonra da herkes “Topuğu Kırık Efe” diye çağırır ki, bu da en azından karizmayı olumsuz etkiler…