Akşam televizyonda haberleri izlerken dehşet içinde kaldım. Hani Akbelen diye bir yer vardı. Bir maden şirketi oradan kömür çıkarabilmek için başta yetişmiş zeytin ağaçları olmak üzere bütün ağaçları kesip doğayı katletmek istiyordu. Buna direnen Akbelen köylüleri Ankara’ya kadar yürümüşler, meclisin önünde adeta kamp kurmuşlardı. Bu arada Türkiye Büyük Millet Meclisi de madencilerin önünü açacak, işlerini kolaylaştıracak bir yasa çıkarma çabalarındaydı. Genç-yaşlı, kadın-erkek, Akbelen köylülerinin ve de onlara destek için yurdun dört bir yanından katılan çevre gönüllülerinin ısrarlı eylemleri ne yazık ki bir işe yaramadı. Meclis köylüden yana değil, madenciden yana bir duruş gösterdi. O maden yasasını çıkardı. Köylüler de önce olayı yargıya taşıyıp sonra göz yaşları içinde köylerine döndüler.
Sevgili okuyucu, akşam haberlerinde gördük ki, maden şirketleri yargı falan beklemiyor. Yanlarına devletin jandarmasını da alıp zeytin ağaçlarını sökmeye başlamışlar. Halbuki yargı daha son kararını vermemişti. Belki de köylüler lehine bir karar verip bu ülkenin bereketi olan bu ağaçların katledilmesini önleyecekti. Hatta belki de bu karar bir emsal olacak bütün ülkedeki çevre katliamları duracaktı.
Madenciler kararı beklemeden ağaçları söküp kamyonlara adeta basarak götürmeye başlamışlar. Ağaçlarını korumak için olaya engel olmak isteyen köylülerin de karşısında jandarma var. Allah bilir ya, o jandarmaların arasında bile zeytinci ailelerin çocukları vardır. Belki de o zeytin ağaçlarının bereketiyle karınlarını doyurup bu yaşa gelmişlerdir.
Bizler topuklu Efenin topuğu ile ya da bir partinin seçilmiş il başkanı nasıl değişir uygulamalarıyla meşgul olurken, hatta heybelerde turp arayıp kimin turpu daha büyük muhabbetleri yaparken atı alan ne yazık ki Üsküdar’ı geçiyor.
Son söz; ne yazık ki elimizden bir şey gelmiyor. Tek yapabildiğimiz beddua etmek. Ben aslında bedduaya karşıyım ama, 90 yaşında kendini ağaca zincirleyerek o güzellikleri korumaya çaba gösteren yaşlı ninemize başka türlü destek veremediğim için çaresizim. Bu işe sebep olanlar inşallah yiyecek bir zeytin tanesine bile muhtaç olsunlar.
O ağaçların da dilleri olsaydı sanırım böyle ilenirlerdi.