Yöneticilerimizin rahatlığı endişe etmeme sebep oluyor. Bakınız, güney komşumuz Suriye’de demokrasi diye diye ne olduğu belirsiz bir yönetim kadrosu devletin başına geçti. Çıkarları olmasa bize selam bile vermeyecekler. Gazze’de kan gövdeyi götürüyor. Terör devleti İsrail ve onun hamisi olan sözde demokrasi meleği, ama özde terörün ağa babası ABD eşi görülmemiş bir katliamı gerçekleştiriyorlar. Silahsız sivillerin üstüne her türlü silahla saldırırken silahlarından kurtulanları da aç bırakarak katlediyorlar. Hem de çoluk çocuk demeden…
Sınırlarımız yolgeçen hanına dönmüş. Halkının güvenliğine önem veren ülkeler ellerinde pasaportları olan göçmenlere bile ihtiyatla yaklaşıp derin araştırmalar yaparken bizim sınırlarımız adeta yolgeçen hanı gibi oldu. Canı isteyen elini kolunu sallayarak gelip yerleşiyor. Elinde parası varsa mülk satın alıyor. Deniz kenarlarında nargile içip keyif çatıyor. Eğer parası yoksa da tasa değil. Devletimiz sağ olsun. 5-10 milyon göçmene mi bakamayacak?
Paramız yoksa da itibarımız var. Basarız faizi takır takır alırız paraları. Öderken de Allah kerim elbette. Bu ülkenin taşı toprağı altın. Faizi de öderiz, faizin faizini de…


Yazının başında yöneticilerimizin rahatlığından söz ettim. Normalde onların bu rahatlığı bize güven vermeli, öyle değil mi? Demek ki her şey yolunda diye düşünerek rahatlamalıyız. Ama öyle olmuyor. Sanki milletçe diken üstündeyiz.
Asgari ücret açlık sınırının altında. En düşük emekli maaşı asgari ücretin de altında. Enflasyonu herkes kendi kafasına göre hesaplıyor. Eğitim zaten çökmüş gibi. Bundan önce sınav sorularının çalındığını duyar çocukların hakkını yiyenlere beddua ederdik. Şimdi artık buna da gerek duymuyorlar. Artık okumadan da diploma alınıyormuş. Aslında devlet eliyle liyakatın teminatı demek olan diplomalar da sahteymiş.
Kimin diploması sahte, kimin diploması eğitimin ve sabırlı çalışmanın ürünü bunu bile araştırıp ortaya çıkarmaya çaba göstermezken bu konuyu da önemli bir şey değilmiş gibi duymazdan geldik.
Yani sahte diplomalı mühendisler apartman yapabilirler. Bir zaman sonra çökse bile yollar da yapabilirler. Kim bilir, içlerinde bizi muayene eden hekimler ya da adalet arayışımızda güvendiğimiz hukukçular da var mı?..
Ben şahsen şu Kuşadası yolunun çöken kısmından şüpheliyim. Haydi yağmur mevsimi olsa neyse diyeceğim de bu sıcak mevsimde o yol niye göçtü?..


Son söz; aslında ben son sözümü daha yazının başında söyledim. Yöneticilerimiz her şey yolundaymış, içeride ve de dışarıda hiçbir sorun yokmuş gibi davranıyorlar. Ya da onlara göre sorun; sadece ana muhalefet partisinin oylarındaki yükseliş. Bu nedenle de bütün mesailerini CHP’yi nasıl dizayn edeceklerini düşünerek harcıyorlar. Bu iş hallolsun, gerisi nasıl olsa olur mantığı…