Yazmak istemediğim konuları yazmaya ve konuşmaya zorlanıyormuşum hissine kapılıyorum. Benim gündemim bunlar olmamalı. Yirmi yıldan fazla bir zaman bir partiden hem milletvekili, hem de belediye başkanı olarak seçilip görev yapan, basında yer alan pek çok kusur ve yanlışına rağmen kendisine oy veren partililerinin neredeyse pamuklara sararak sevip koruduğu Özlem Çerçioğlu bu sevgiye ihanet edip de sürekli kendisini eleştiren rakip partiye geçtiyse ben bunu ne diye dilime dolayıp da gündem yapayım ki?..
Hanımefendi sevgiye yüz çevirip kendilerini sürekli aşağılamaya çalışanların yanına gitmiştir. Sevgiyi elinin tersiyle iterken aldığı oyları yanında götürmeye ve o oylarla seçildiği makamda oturmaya devam etmektedir.
Bu kişiyi gündemin başına oturtup da pahalılığı, geçim derdini, memleketin tamamında yaşanan huzursuzluk ve güven eksikliğini unutmak ya da görmezden gelmek ne kadar doğrudur ki?..
Çerçi’yi yazmaktan vazgeçiyorum derken yeni bir gündem adeta önümüze zorla sürüldü. Gazetelerde ve sosyal medya hesaplarında merhum Kemal Sunal’ın ünlü filminden, aynı zamanda merhum Aziz Nesin’in de değerli kitabından esinlenilerek lakap takılmış bir siyasetçi, yandaş ve de karşıt, bütün TV kanallarının, bütün yazılı basının en başlarında yerini aldı. Şimdi gel de konuşma ve yazma…
İnsan söylerken bile tereddüt edip kuşkuya düşüyor.286 adet daire…
9 kadar villa…
İstanbul’un muhtelif yerlerinde 7 adet benzinlik…
11 adet temizlik şirketi…
Nasıl bir iştiha ve nasıl bir doymazlıktır bu?..
Sen çık, Ardahan’dan İstanbul’a beş parasız olarak gel, çaycılık yap, garsonluk yap ve yukarıda saymaya çaba gösterdiğim bütün o mülklerin sahibi ol.
Şimdi hangi düşüncede olurlarsa olsunlar, ülkemizde yaşayan bütün yurttaşlarımıza soruyorum; sıfırdan başlayarak yukarıda saymaya çalıştığım mal varlığına sahip olan bir kişi sizce güvenilir biri midir? Bu kişi yargının gündemine geldiği zaman edindiği bu mallarının mı sorgulanması gerekir, yoksa sırtı sıvazlanıp Ana Muhalefet Partisinde seçilmişlerin yerine bir göreve mi atanır?..
Partilerde il ve ilçe yönetimlerini partililer seçerler.Bir siyasi partinin yapmış olduğu bu seçimlerde bir hile ya da usulsüzlük varsa yine yargıçların başkanlığındaki seçim kurulları durumu tespit eder ve mazbatalarını vermez. Bir şekilde verildiyse de bunları iptal eder. Yani seçim yargısı Yüksek Seçim Kurulu ve ona bağlı olan il ve ilçe seçim kurullarıdır.
Partililerin iradesi yerine Asliye Hukuk Mahkemesinin atamasıyla İl Başkanı olan bu zat binlerce polisin korumasında İstanbul İl başkanlığı binasına giriş yaptı. Ağzında sürekli olarak “baba ocağı” gibi süslü laflarla onca polisin coplayıp biber gazı sıktığı partililerin direnişi karşısında ancak birinci kata girebildi.
Şimdi sorumuzu soralım; Ey, Gürsel Tekin, siz baba ocağına kolluk kuvvetleriyle mi girersiniz? Baba ocağınıza girerken de mi yargıdan icazet alırsınız? Şu andan itibaren nereye girseniz ne olacak? Belli ki siz gönlünüzde CHP’yi bitirmişsiniz. CHP de sizi bitirmiş. Artık yeni ufuklara yelken açma zamanı, öyle değil mi? 286’yı 2086 yapma, 11’i 211 yapma zamanı. Ağız tadıyla yiyebilecek misiniz bilmem de, olan bize oluyor. Sizin gibiler yüzünden memleketin gerçek gündeminden uzaklaşıp Aziz Nesin Hikayelerini, Kemal Sunal filmlerini hatırlayarak vakit geçiriyoruz.